top of page

Evlerin kapı ve pencereleri ise Ayasofya’ya bakar. Tarihi yapının bahçesini çevreleyen duvar, sokağın karşı kıyısına düşen tek yapıdır.Soğukçeşme Sokağı’ndaki iki ya da üç katlı cumbalı ahşap evler sarı, yeşil, açık mavi tonlarındadır. Biri eğlence mekânı diğeri atıl vaziyette olan iki sarnıç da bu sokağın tarihsel değerini artıran diğer unsurlardır

20. yüzyılın ilk yıllarına kadar sadece bu sokakta değil Ayasofya’nın önündeki meydanda da evler bulunurmuş ama içlerinden sadece bu tarihi sokak günümüze kadar ulaşabilmiş. Bunun en büyük nedeni olarak sokağın trafiğe kapalı olması gösteriliyor.Sokağın ilk sakinleri Topkapı Sarayı ya da Ayasofya ile ilişkisi olan kişilermiş. Kaynaklarda, babası Şûrâ-yı Devlet üyesi olan eski Cumhurbaşkanlarımızdan Fahri Korutürk’ün de buradaki konaklardan birinde doğduğu geçiyor.Soğukçeşme Sokağı’nda 1990’da kapılarını açan “İstanbul Kitaplığı” var ki şehri her yönüyle okuyabileceğiniz binlerce kitabı içinde saklıyor. İstanbul tutkunu olarak bilinen Çelik Gülersoy’un kurduğu kitaplık araştırmayı, okumayı sevenler için bir hazine değerinde.1985-86 yıllarında baştan aşağı restore edilen ve 1986’da açılan sokak, şehrin göbeğinde estirdiği zarif ve sakin havasıyla 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında kimi Avrupalı sanatçıların resimlerine de ilham vermiş…

.

MÖ 685 yılından beri bir yerleşim merkezi olduğu düşünülen Tarihi Yarımada, şehrin her dönem en önemli merkezi olmuştur. Şehrin merkezini düşmanlardan korumak için çevresi surlarla örülmüştür ve Tarihi Yarımada özellikle de Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdikten sonra “Sur İçi” olarak da adlandırılmıştır.

 

Burada ilk yerleşimin Delf Kâhini’nin Megaralılara bölgeyi önermesiyle oluştuğu düşünülür. Bizans Devleti’nin de başkenti olan İstanbul, dünyanın tüm krallarının, imparatorlarının hayallerini süslemiştir. İstanbul’un uzun tarihine eşlik eden Tarihi Yarımada, Fatih Sultan Mehmet’in şehrin anahtarını aldığı yerdir.

 

İstanbul’un bin yıllara yayılan tarihini deneyimlemenin en güzel yolu Tarihi Yarımada’yı özellikle de Hipodrom Meydanı olarak da bilinen Sultanahmet Meydanı’nı ziyaret etmektir. Günümüzde Eminönü ve Fatih’i içine alan Tarihi Yarımada’yı her gün binlerce yerli yabancı turist ziyaret eder..

 

Osmanlı Sultanlarına ev sahipliği yapmış olan Topkapı Sarayı, bölgenin kesinlikle görülmesi gereken yapılarından biridir. Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı Topkapı Sarayı’nın en önemli bölümlerinden biri, Osmanlı Padişahlarının her Ramazan ayında ziyaret ettiği Kutsal Emanetler Dairesi’dir.

 

Bizans İmparatoru I. Jüstinyen’in 532 yılında yaptırdığı Ayasofya ilk başta bir katedral olarak inşa edilmiş, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u aldıktan sonra camiye dönüştürülmüştür. İki büyük dine ev sahipliği yapan, dünya mimarisi açısından büyük önem taşıyan Ayasofya, Sultanahmet’in en çok ilgi çeken tarihi miraslarından biridir.

 

Osmanlı Padişahı I. Ahmet’in emriyle Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırılan Sultanahmet Camii, 1935 yılından beri şehrin ana camisidir. Heybetiyle her göreni büyüleyen ihtişamlı yapı 20.000’i aşkın İznik Çinisi ile süslenmiştir.

 

Bölgedeki su ihtiyacını karşılamak için 500’lü yıllarda yapılan Yerebatan Sarnıcı’na 52 merdiven ile inilir. Bu dev sarnıcın içinde 9 metre yüksekliğinde 336 adet sütun bulunur. Bu sütunların iki tanesinin altında Roma dönemi şaheserlerinden iki adet Medusa Başı bulunmaktadır.

 

Osmanlı zamanında spor müsabakalarının ve eğlencelerin düzenlendiği Gülhane Parkı aynı zamanda Tanzimat Fermanı’nın okunduğu yer olarak da tarihimizde önemli bir yere sahiptir. 1912 yılından beri park olan Gülhane, İstanbul’un eşsiz manzarasının tadını çıkarabileceğiniz harika bir konuma sahiptir.

SARNIÇ

sarnıoç.PNG

İstanbul'da Ayasofya yanında, onun kadar eski bir tarihe sahip bir Roma sarnıcı var.
Gülhane Parkını hepiniz bilirsiniz, Parkın ana giriş kapısının hemen yanınıdan Topkapı Sarayının giriş kapısı ; Bab-1 Humayuna çıkan dik yokuşa girip 50-60 metre ilerledinizmi solda Turingin restore ettiği "Sarnıcı" görürsünüz.
Büyük mabedin hemen arkasındaki dar sokağın üzerinde yer alan pansiyonlar dizisinin ucunda, yokuşun başında bulunan bu olağanüstü mekân, altı adet masif taş sütunun taşıdığı, tuğladan, yüksek kubbeleriyle, bin beş yüz yıllık zaman önce, bir su sarnıcı olarak yapılmıştır. Son durumunda ise, yani 1960'lar ve 70'lerde, içindeki moloz yığınının üstünde, bir oto tamirhanesiydi! Ama bugün artık değil.
Adını sokağın başındaki çeşmenin soğuk suyundan alan, Sokak üzerindeki evleri pansiyon haline getiren Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun efsane başkanı rahmetli , Çelik Gülersoy, zamanla toprakla dolmuş olan bu sarnıcı da boşaltmış,onarmış ve bir "Roma Tavernası" haline getirmiştir.
Zemin 7 metre kazılarak, bugünkü düzeyine indirilmiştir. Altı adet büyük, masif ve tek parça taş sütu¬nun, daha 3 metre derine indiği tesbit edilmektedir.
Tarihî hacim, olduğu gibi muhafaza edilmiştir. İlave edilen tek şey, antik üslûpta bir şöminedir.
Yazın en sıcak günlerinde, gündüzleri bir sarnıcın bütün serinliğini sürdüren mekân, akşam olunca titrek mum ışıkları ile yer-yer esrarlı ışıklarına kavuşur. Demir şamdanların solgun sarı ışıkları, çevrelerini tarihin bütün topları ile boyar ve aydınlatırken büyük ocaktan doğrudan doğruya sn(p-ra servis edilen, tavernanın özel çorbası, mideyle beraber, ruhunuzu da ısıtır.
Bu güzel tesisi Türk Turizmine kazandıran Çelik Gülersoy'u rahmetle anıyoruz.

bottom of page