top of page

Herşey 2001 yılında geçirdiğim ağır bir kalp ameliyatından sonra tedavi gördüğüm Amerikan Hastahanesinde bir sohbet sırasında ; doktorum Erdoğan Aygar'ın bir hastasının Memorial hastahanesi'ndeki odasının penceresinden görünen İstanbul silüetini tek tek saydığını, benimde böyle bir uğraşım olmasının sağlığım için faydalı olacağını söylemesiyle başladı. İzmit'teki evime döndükten 3-4 ay sonra, verdiğim sözü yerine getirmek için ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım.İlk olarak Tarihi yarımadayı dolaşmam, mevcut tarihi eserleri tek tek gezerek haklarında yazılmış eserleri okumam, gezdiğim yerleri fotoğraflamam ve derlediklerimi tasnif ederek yazılacak hale getirmem gerekiyordu. 2003 yılı nisan ayında çalışmaya başladım. Önce bir bilgisayar ve dijital bir fotoğraf makinası aldım. İzmit'ten Harem'e otobüsle 1 saatte gidiyor, araba vapuruyla Sirkeci'ye geçip Sultanahmet'e yürüyordum. Sahafları dolaşıp İstanbul'la ilgili yazılı kitapları toplamaya başladım. Bütün bu seyahatler, çektiğim fotoğraflar, aldığım ve okuduğum kitaplar sağlığım için bir terapi olmuştu. Bazen günde 15 kilometreyi bulan yürüyüşler yapıyordum. Cerrahpaşa'dan Aksaray.Şehzadebaşı, Süleymaniye'den Eminönü'ne. Edirnekapı'dan Ayvansaray,Balat,Fener Cibali'ye yürüyordum. Hedefim tarihi yarımadayı sokak sokak dolaşıp, nokta nokta tanımak, Tarihi yarımadayı en iyi bilenler arasına katılmaktı. Yaptığım çalışmalardan büyük keyif alıyordum. Bu çalışmalar sonunda suriçinde binlerce kilometre yol yürüdüm, 1500 ü aşkın fotoğraf çektim ve İstanbul üzerine yazılmış yüzü aşkın kitaptan oluşan bir kütüphanem oluştu.

Yaptığım bu sitede bu birikimlerimi sizlerle paylaşmak, sizlerinde katkılarını almak istiyorum. tarihi yarımada ile ilgili bilgi, döküman veya anıları olanların bunları benimle paylaşmasını istiyorum. birlikte yazacağımız kitaba bir isim bulmamızı istiyorum. Beni kırmayacağınızı umarım. Yapacağınıza inandığım katkılarınıza şimdiden binlerce teşekkür...

İstanbul'la tanışmam 1953 yılı haziran başında oldu. 10 yaşındaydım. Okullar yeni tatil olmuştu.Rahmetli dedemle Adapazarı'ndan bindiğimiz tren 4-5 saatte Haydarpaşa'ya vardı.İstanbul Laleli'de oturan teyzemlere gidiyorduk. O zamanlar Tren Gebze'ye yaklaşınca tuğladan örülü ayakları olan bir köprüden geçerdi. Aşağıda tarlada çalışan insanlar küçücük görünürdü. Karşıdaki Hisar Kalesi ayrı bir güzellikteydi. Sonralarıda İstanbul'a ne zaman gitsem bu köprü beni hep ürkütmüştür. Haydarpaşa Gar binasının büyüklüğü ve güzelliği beni büyülemişti. Osmanlı İmparatorluğunun son saray mimarı Vedat tek'in imzasını taşıyan iskele binasının güzelliğide... Denizi ilk görüşüm. vapura ilk binişim rüyada gibiydim. Martılar bir tarafta vapurun çıkardığı köpüklere dalarken diğer tarafta Dalgakıranın üzerinde yanyana merasim kıtası düzeninde bizleri selamlıyordu. Dalgakıran bitince birbirlerine karışmış halde Sultanahmet Camii, Ayasofya Müzesi , aya İrini Kilisesi, Topkapı Sarayı ve Sarayın simgesi Adalet Kulesi bir tablo güzelliğiyle karşımıza çıktı . Karaköy'de tarihi Galata Kulesi karşıladı bizi. Karaköy'de bindiğimiz tramvay ,tarihi Galata köprüsü ve Yenicami bugünkü tramvay hattını takip ederek Laleli'ye kadar yaptığımız yolculuk bütün canlılığı ile yaşıyor belleğimde...Laleli’de Zeynep Kamil Sokağı’nda oturan teyzemi ziyaret için gelmiştik İştanbul’a, Teyzemin oturduğu ev 2 katlı müstakil bir evdi ve çevresindeki evlerle yarışacak dış mimariye sahipti.
O zamanlar Laleli’nin İstanbul’un en güzide evlerinin bulunduğu ve elit tabakanın oturduğu gözde bir semt olduğunu çok yıllar sonra evlerin çoğunun yıkılıp otel vapılmasından sonra öğrendim. Şimdi oralar Ticarethaneler ve otellerle dolu. O zamanlar Fethi bey caddesi üzerinde Tayyare evlerinin altında küçük bir bakkal dükkanı vardı. Sokaklardan saatte 3 kişi ya geçer ya geçmezdi..
Teyzemde kaldığımız 15 gün boyunca her gün Laleli'den Tramvaya biner, etrafı seyrede seyrede Ortaköy'e varır. Çay içip, simit yer sonra yine ayni yoldan geri gelirdik. Ortaköy'den dönüşler Laleli'de bugünkü Merid Otel önündeki tramvay durağında son bulurdu. Merid Otelin bulunduğu bina o günlerde Tayyare apartmanları adıyla bilinirdi. Koyu sarı boyalı sıvaları dökülmüş bakımsız bir bina idi. 1918 Cibali yangınında evlerini kaybedenler için yapılmış afetkonutlarıydı.Cumhuriyetten sonra Türk Hava Kurumuna verildiğinden adı Tayyare apartmanları olmuş. Bir gün rahmetli teyzemle geniş kapısından büyük bir avluya girip ikinci kattaki dairelerden birinin kapısını çaldığımızı ve elimizdeki sefer tasıyla orada yaşayan yaşlı bir hanıma yemek götürdüğümüzü hayal meyal hatırlıyorum. Aradabir dedem beni Gülhane parkına götürürdü. Veya Beyazıt meydanına yürüyerek giderdik. Aksaray Beyazıt arasındaki cadde yeni açılmıştı.Beyazıt'a çıkarken sağda süpürge imalatçılarının bulunduğu bir han , önünde yol kenarında parçalanmış sütunlar ve başlıkları karşı tarafta da bembeyaz yontma taşla kaplı yeni yapılmış üniversite binası vardı. Bugün o süpürgecilerin bulunduğu hanın Osmanlı İmparatorluğu'nun Simkeşhane binasının yol açımı dolayısıyla yıkılan ön bölümünden kalan kısım , önündeki parçalanmış mermerlerin Doğu Roma İmparatorluğunun Başkenti Kostantinopolis'in Thedora Meydanının Zafer takının parçaları olduğunu , Görkemli İstanbul Üniversite binasının yerindede Zeynep-Kamil Hastanelerini de yaptıran Kamil paşa ve eşi Zeynep Sultanın yanan Konaklarının bulunduğunu biliyorum. 1950-1954 yılları Demokrat partinin en güçlü olduğu yıllardı. Başbakan Adnan Menderes kendini İstanbul'un imarı na adamış, geniş meydanlar, caddeler açıyor, bunlar yapılırken çoğu zaman başında bulunup . yolun nereden geçeceğini ve ne genişlikte olacağını gösteriyordu. 1950-1960 yılları arasında İstanbul'da birçok cadde ve bulvar açıldı veya mevcut olanlar genişletildi. Bunların başlıcaları tarihte Lycos deresi olarak geçen ve getirdiği millerle Yenikapı'da bulunan Limanı dolduran ve sonra kuruyan yatak üzerinde yapılan Vatan Caddesi, Bizans İmparatorlarının kazandıkları zaferlerden sonra giriş yaptıkları Yedikule'deki Altın Kapı'dan Sultanahmet Camiinin yerinde olan Büyük Saraya ulaşmak için kullandıkları yol güzergahında inşa edilen Millet ve Aksaray'dan sonra Ordu caddeleri, Şehzadebaşı- Edirnekapı arasındaki Macar Kardeşler ve Fevzipaşa caddeleri, Sirkeci -Florya arasındaki sahil yolu, Eminönü-Unkapanı yolu, Karaköy-Dolmabahçe yolunun genişletilmesi,Kemeraltı caddesi ve Barbaros Bulvarıdır. Bu yollar açılırken yüzlerce bina yıkıldı. Murad Paşa Hamamı, Simkeşhane binasının ön cephesi , Hasan paşa hanı, Beyazıt hamamıi Fatih Külliyesinin Akdeniz Medreseleri, Koca Ragıp paşa kütüphanesi ve sıbyan mektebi birçok tarihi eserde zarar gördü. Birçok eser ya yer değiştirdi ya da yok edildi.İstanbul'a bu ilk gelişimden sonra'da birçok kez geldim. 1958 yılından sonraki gelişlerim daha çok babamın bakkal dükkanına mal almak içindi. Eminönü Hasırcılar caddesi. Zındankapı yemişçiler çarşısı bugün olduğu gibi ticaretin merkeziydi. Mısır çarşısından Rüstempaşa'ya giderken Kuru kahveci Mehmet Efendinin az ilersinde sağda Kartal Makarnalarının imal edildiği bina vardı. Babamın bakkal dükkanında herçeşit malı satardık. her türlü gıda maddesi. incir, üzüm,Hayvan nallamak için mıh.gaz lambası,fener.nişadır kalay kurşun. çivi, kürek kova daha sayamadığım yüzlerce çeşit mal satardık. Ben ve 2 erkek kardeşim Ahmet ve Faruk okuldan çıktıktan sonra babama yardım eder, yaz tatillerinde de dükkanımızda çalışırdık.1963 yılında Adapazarı Ticaret Lisesini bitirdikten sonra gidebileceğim başka bölüm olmadığı için İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine kaydımı yaptırdım. Halbuki bütün arzum iyi bir mimar olmaktı. Bu defa İstanbul'a gelişim kısa bir ziyaret için değil uzun süreli bir kalış içindi. ve bu uzun süreli kalış İstanbul'u daha yakından tanımam içinde büyük bir fırsattı. Akademi Sultanahmet Meydanının sonunda 1883 yılında Hamidiye Ticaret Mektebi Alisi olarak inşa edilip bugün Marmara Üniversite'si Rektörlük binası olarak kullanılan tarihi bina idi. Güneş Sigorta Genel Müdürlüğü'nde yarım günlük bir işe girdim. Hem çalışacak, hem de tahsilimi tamamlayacaktım. Çalıştığım yer Mısır çarşısı'nın Sultanhamama'a bakan kapısının karşısındaki vakıf handa bulunuyordu.İkinci yıl İstanbul Erkek Lisesinde etüt öğretmenliğine başladım. Lise Cağaloğlu'na adını veren Cığalzade Şevket Bey'in köşkünün yerine yapım masrafları Osmanlı'nın borçlarına ilave edilerek Düyun-u Umumiye idaresi tarafından yaptırılmıştı.Okul'da yatıp kalkıyordum. Sabahları ve akşamüstleri ikişer saat etüde giriyorduk. Kahvaltı ve akşam yemeklerini okul veriyor, öğle yemekleri genelde akademi'de çıkan tabldot ya da Ayasofya'nın karşısında Million taşın yanındaki küçük salaş bir lokantada tavuk suyu çorba ve pilav ekmek oluyordu. Tabldot 130, lokantadaki yemek 150 kuruştu. O günlerden kalan alışkanlıkla pilavı hala ekmekle yiyorum.

Bu kitabı yazabilmek için önce bir fihrist hazırlamalıyız. Yani kitabımızda hangi başlıklar olacak ?ve anlatımda hangi sırayı izleyeceğiz? Bu konuda M. Orhan Bayrak'ın İstanbul sözlüğü bu iş için biçilmiş kaftan. Bu kitapta İstanbul içinde ne varsa hepsi ; tarihi eserleri, semtleri, kaleleri, tarihi camileri, türbeleri, saray ve köşkleri, yalıları, medreseleri, müzeleri alfabetik olarak anlatılmış. Biz bunlardan sadece tarihi yarımada suriçinde yer alanları kitabımıza alacağız. ve alfabetik olarak değil bir gezi kılavuzu şeklinde anlatacağız. İlk olarak bir fihrist hazırlayalım . Bu fihristte yer alacak semtleri, tarihi eserleri, efsaneleri, tek tek sayıp içlerini yazı ve resim olarak dolduralım,sonra kitabımızda derlediğimiz bu dökümanın ne kadarını yayınlayacağımıza karar verelim. İşte Kitabımızda yer alacak konu başlıkları. Bu başlıklara tıkladığınızda o konu ile ilgili dökümanlara ulaşacaksınız. O dökümanlara katkı sağlamak isterseniz yorum bölümüne girip konu ile ilgili ilave bilgi ve belgeleri bana ulaştırabilirsiniz

III.ncü Ahmet Çeşmesi.JPG

4. Başlık

sarnıç.JPG
bottom of page